En klasik anlatım ile sicim teorisi, ‘parçacık fiziğinde, kuantum mekaniği ile Einstein in genel görelilik kuramını birleştirme gayretindeki teori’ olarak anılıyor.

Peki, bu kuramlar neden birleşme ihtiyacı duydu? Onları birbirinden ayıran noktalar neler? Sanırım bunu bilmek için önce kuantum mekaniğini ve genel göreliliği anlamamız gerekiyor. Hadi basitçe ne diyorlar ona göz atalım.

Kuantum mekaniği, maddeyi atom ve atomaltı seviyelerde inceleyen bir bilim dalı olarak bilinmekte. Basitçe evreni derinlere inerek atomdan daha küçük parçacık düzeyinde inceliyorlar. Neden bu kadar derine girme ihtiyacı duymuş olabilirler sizce?

Elbette ki bunun sebebi klasik mekaniğin artık yetersiz oluşundan dolayı. Klasik mekanik, bazı durumları açıklamakta yetersiz kalmaya başlamış (kara cisim ışıması, tayf çizgileri, fotoelektrik etki gibi), bu da bilim insanlarını yeni çalışmalara sevk etmiştir. Peki, acaba ne oldu da buna karar verdiler?

Bunun farklı sebepleri var ama biz rahat anlamanız için basit bir örnek ile bunu açıklayalım: Okuyanlarınızın çoğu bilir aslında bunu; Çift yarık deneyi, bir diğer ismiyle Young deneyi. Bu deneyi ilk defa Thomas Young adlı bir fizikçi, ışığın dalga özelliği gösterdiğini kanıtlamak için kullanmış. Sonraki yıllarda ise bilim insanları da bunu maddelerin hareketini anlamak için kullanmışlar. İşte film burada kopuyor diyebiliriz. Bilim insanları, bu deneyde madde olarak elektron kullanıyorlar. Önce elektronları tek yarıktan atıyorlar ve bekledikleri gibi bir sonuç alıyorlar. Yani arka taraftaki panelde tek bir çizgi halinde bir iz oluşuyor. Daha sonra yarık sayısını iki çıkarıyorlar ve elektronları tekrardan gönderdiklerinde ise ilginç bir durum oluyor.