Heidi’nin gerçek hikayesi Verdingkinder diye anılan çıplak ayaklı çocuklar amiyane tabirle köle çocuklar ile başlıyor. İsviçre’de gayri meşru olarak dünyaya gelen, anne babası hapiste olan, suç işlemiş yahut kimsesiz kalmış çocuklar kilise papazları tarafından onlara bakabilecek kişilerin yanına yerleştiriliyor yada bir başka deyişle satılıyorlardı. Toplum tarafından dışlanan bu ailelerin çocukları papazlar tarafından ailelerinden alınır, çiftliklerde çalışmaları için kiralık olarak verilir veya şehir, kasaba merkezlerinde kurulan çocuk pazarlarında ev işlerinde kullanılmak üzere satışa çıkarılırlardı. Çocuklar satın alındıklarından itibaren onları satın alan kişinin vesayetinde sayıldıkları için, başlarına gelen dayak, işkence, taciz ve hatta tecavüz vakalarıyla hiç kimse ilgilenmezdi. Çünkü bu çocuklar toplumun gözünde iyi bir ailenin yanına yerleştirilerek kurtarılmış sorunlu çocuklardı ve şikayet etmek yerine kurtarıldıkları için sadece minnettar olmalıydılar.

Ahırda hayvanlarla yatıp kalkmaya layık görülen, çuvaldan elbiseleriyle sadece ekmek yedirilen bu çıplak ayaklı çocuklar uzun yıllar boyunca İsviçre halkı tarafından kanıksandı, hatta öyle ki, bir çok aile bu çocukların ayakkabılı “normal” çocuklardan ayırt edilmesinde kolaylık sağladığından zavallı çocukların çıplak ayakla dolaşmasının daha uygun olduğunu düşünmekteydi! İsviçre toplumunun üstü kapalı olarak işlediği bu kölelik sistemi ilk bakışta çok uzak bir tarihe ait kötü bir anı gibi geliyor, ancak İsviçre’de Verdingkinder denilen bu kölelik sistemi, inanması güç bir şekilde 1981 yılına kadar tam olarak yasaklanmadı! Daha da kötüsü İsviçre devletinin şuan bazıları hala hayatta olan bu insanlardan resmi olarak özür dilemesi ise ancak 2013 yılında mümkün oldu.