Okyanusun Derinliklerinden Çıkarılmış 5 İlginç Kalıntı
Uzayın ne kadar büyük olduğunu hesaba katınca, kabul edilebilir bir kesinlikte, okyanuslar hakkındaki bilgimizin evren hakkındaki bilgimizden daha fazla olduğu kabul edilebilir. Fakat bu çıkarım acaba doğru mudur? Okyanuslar hakkındaki bilgimiz, bilip keşfedebileceğimiz uzay hakkındaki bilgimizle kıyaslanınca oldukça küçük kalıyor. 1969 yılından beri ay yüzeyine 12 insan gönderildi fakat okyanusun en derin bölümü olan Mariana Çukuru’na yalnızca 3 insan gidebildi. Hatta dahası, Dünya’nın yaklaşık %71’ini kaplayan okyanusların kabaca %95’i de hala keşfedilebilmiş değil. Bu rakam şaşırtıcı olmasın, çünkü bütün bir okyanus zemini haritalanmış durumda. Ancak henüz yalnızca 5 kilometre resolusyonunda haritalandırılabildi. Yani bu da demek oluyor ki, okyanuslarda 5 kilometreden fazlada hiçbir özelliği göremiyoruz.
Okyanus zemininin haritalanmış olması, bütün bir zeminin keşfedildiği ya da görülebildiği anlamına da gelmiyor. Okyanus zemininin haritalanması, okyanus yüzeyinin radarla taranması ile mümkün olmuş durumda. Radardan elde edilen veriler sayesinde, okyanus tabanının nerelerde tepeler ve çukurlar oluşturduğu hakkında bir fikir sahibi olunabiliyor. Bu oldukça iyi bir adım fakat, okyanus zemininin haritaları hala etrafımızdaki gezegenlerin haritaları kadar detaylı değil. Bilim insanları yüksek çözünürlüklü radar kullanarak okyanus zemininin yalnızca %0.05’ini detaylı haritalandırmayı başarmış durumdalar. Bu durumda yeni bir soru daha akıllara geliyor. İnsanlar neden uzayın keşfini okyanusların keşfinden daha büyük bir hedef olarak görüyorlar? Bu sorunun cevabı, keşfin rahatlığıyla alakalı olabilir. Tabii ki bir uzay gemisine sahip olmak ya da uzayda keşifler yapmak kolay birşey değildir. Fakat, 50 büyük yolcu uçağı üzerinizdeymiş gibi bir basınç altında okyanus tabanını keşfetmeye çalışmak da kolay değildir.
Okyanuslar uzaya kıyasla oldukça karanlık ve umutsuz bir şekilde belirsizdir. Bilimsel araştırmalar arttıkça okyanuslarla ve uzayla ilgili bilinmeyenler de bir bir açığa çıkacaktır. Henüz hangi boyutta olduğunu( hatta belki de kaç tane olduğunu) bilmediğimiz uzay ile ilgili yapılan çalışmaları ve okyanusların keşfi üzerine yapılan araştırmaları karşılaştırmak tabii ki iki çalışma alanı açısından da adil olmayacaktır. Fakat şu da bir gerçek ki, derin denizlerle ilgili bilgimiz ile etrafımızdaki gezegenler hakkındaki bilgimiz kıyaslandığında, derin denizlerle ilgili çok az şey bildiğimiz kolaylıkla görülebiliyor.