Rockefellerden daha Zengin olan Afrikalı Müslüman Kralın Trajik Hikayesi
Asıl adı Kankan Musa olan ama Mandeng dilinde “kralların kralı” anlamına gelen “mansa” lakabıyla anılan Musa, babası Faga Laye’nin onu vekil tayin edip yeni limanlar bulmak ve Atlantik’in sınırlarını görmek için denizlere açılmasıyla tahta geçti. Babasının çıktığı seferden dönmemesi üzerine imparatorluğunu ilan etti ve 1312’den 1337’ye kadar, Batı Afrika'da bugün Gahan, Timbuktu ve Mali’nin yer aldığı bölgeyi kapsayan Mali İmparatorluğu'nu yönetti.
32 yaşında tahta geçmiş bir sultandı o; ülkesinin onuncu imparatoruydu. Güçlü ve zengin bir ülke devralmıştı. Mali İmparatorluğu, yaptığı ihracatla dünyanın altın ve o dönemde neredeyse altın kadar değerli olan tuz ihtiyacının hemen hemen yarısını karşılıyordu. İyi ve cesur bir lider olmasının yanı sıra keskin bir ticari zekâya da sahip olan Mansa Musa, ülkesinin zenginliğine zenginlik, servetine servet kattı. “Mansa” unvanını da bu şekilde elde etti.
Doğu sınırları Nijer’e, batı sınırları Atlantik Okyanusu’na uzanan, 400 şehirli devasa Mali İmparatorluğu’nun ve özellikle başkent Timbuktu’nun, Afrika kıtasının en önemli ticaret ve kültür merkezi hâline gelmesini sağladı. Güneyi altın, kuzeyi ise tuz madeni bakımından zengin olan ülkenin diğer gelir kaynakları ise fildişi ve köle ticaretiydi.
Musa iyi bir lider olmasının yanı sıra iyi bir komutan ve cesur bir savaşçıydı. Hükümdarlığı döneminde ülkenin gelir kaynaklarına, tuz ve altın ticaretinin yanı sıra fetihlerde elde edilen ganimetler de eklendi. Fetihler yalnızca ganimet değil, ülke sınırlarının genişlemesini de sağladı. Mali İmparatorluğu artık, doğuda bakır madenleriyle ünlü Nijer’e, batıda Tekrur’a, güneyde ormanlık bölgesiyle ünlü Volta Calon’a ve en önemlisi kuzeyde Sahra’nın tuz madenlerine dek geniş ve zengin bir coğrafyaya hükmediyordu. Mansa Musa akıllı oynamış, maden ve hammadde bakımından güçlü bölgelere odaklanmıştı.
Mansa Musa’nın ilk işi, Mali'nin bölgedeki etkisini güçlendirmek oldu. İslam ülkeleriyle ilişkileri sıcak tutarak ticareti canlandırdı. Batı Sudan’ın bir bölümünü Mali topraklarına kattı ve doğudan batıya tüm bölgelerde, kanun ve ticaret sisteminde merkeziyetçiliğin uygulanmasını sağladı. O dönemin koşullarında ülkenin doğusundan batısına ancak birkaç ayda ulaşılabildiğini düşünürsek, bunun ne kadar büyük bir güç ve beceri istediğini anlayabiliriz. Diğerleri bir yana özellikle Timbuktu, gerek kültürel gerek mali bakımdan öyle bir zenginliğe, öyle bir üne kavuştu ki, dönemin ileri gelen Ortadoğulu bilim adamlarının, düşünürlerin ve sanatçılarının buluşma noktası oldu. Mansa Musa, dönemin en önemli bilim insanları ve âlimlerinin Timbuktu’ya yerleşmesi için onlara her tür imkânı sağladı.