Osmanlı'da "Padişahların neden Hac'ca gitmedikleri şeklinde" bir tartışma vardır. Osmanlı tahtına çıkan padişahların hiçbirinin İslâm'ın temel şartları arasında yer alan Hac ibadetini yerine getir(e)memiş olması bugün halen sorgulanıyor, zihinleri meşgul ediyor. Yavuz Sultan Selim'in 1517 yılında Mısır'daki Memlükler'e son vererek halifeliği Osmanlı'ya getirmesiyle, devlet tam anlamıyla dinî bir yapıya kavuştu. Padişahlar da 'İslâm Ümmeti'nin Lideri' yani "Müslümanlar'ın Halifesi" konumuna yükseldi. Durum böyleyken acaba padişahların Hac'a gidememesi kişisel birer tercihi miydi? Yoksa onları bu önemli ibadetten alıkoyan başka sebepler mi vardı? Bu konuda Prof.Dr. İlber Ortaylı şöyle dedi: "O dönemde Hac'ca gitmek uzun zaman alırdı. Devlet-İstanbul o kadar süre boş bırakılamazdı.''

Ünlü tarihçi Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün yorumu ise şöyle: "II. Selim'e gelene kadar Osmanlı Padişahları'nın tamamı, ömürlerinin yarısını Allah yolunda cihâd için seferlerde geçirmişlerdir. Cihâdı ve nizâm-ı âlemin devamını, şahsî farz olan Hac'ca tercih etmeleri için, Şeyhülislâmlar fetva vermişlerdir. 2. Bâyezid Amasya'da vali iken Hac'ca gitmeye niyetlenmiştir. Ancak sadrazam ve diğer devlet erkânı bir mektup göndermiş, hemen tahta geçmesi gerektiğini bildirmişlerdi. Aksi takdirde düşmanın cesaretlenerek Müslümanlar'a saldırmasına sebep olacağını ikaz etmişlerdi.

Aynı şekilde ısrarla bu kutsal görevi gitmek isteyen ve bu niyetinin bedelini canıyla ödeyen 2. Osman'a, Şeyhülislâm olan kayınpederi Es'ad Efendi, fetva vermiş ve fıkıhtaki bir hükmü özetlemişti. Hac görevinin en az üç ay süreceği bir asırda, padişahların bu görevi yerine getirmelerini düşünmek, iyi niyetle bağdaşmaz. Padişahlara Hac'ca gitmeleri farz olmamıştı. Fakat yerlerine bedel olarak başkalarını göndermişlerdi. Sultan Abdülaziz'in tebdil-i kıyafetle bu kutsal görevi yerine getirdiği söylenmektedir. Ancak kanıt yoktur."