O dönemlerde Osmanlı Devleti'ne Avrupa'nın pek çok yerinden çeşitli hediyeler geliyordu. Osmanlı topraklarında bulunmayan gösterişli hediyeler de bazı paşaların oldukça ilgisini çekiyordu. Bu paşalardan biri de Topkapı Sarayı'nın kapıağası Gazanfer Ağa idi. Gazanfer Ağa'nın aldığı rüşvetlerle ufak bir hazinesi oluşmuştu. Osmanlı'ya gelen saatlere gıptayla bakan Gazanfer Ağa, dönemin usta saatçilerinden Rüstem Ağa'ya giderek kendisine çok gösterişli ve pahalı bir saat yaptırmak istediğini söyler. Hazinesindeki pek çok elmas ve altını saatte kullanılması için saatçi Rüstem Ağa'ya teslim eder. Bir süre sonra el işlemeleriyle ve üzerindeki materyalleriyle eşi benzeri olmayan saat tamamlanmış olur.

Saatin yapımından kısa bir süre sonra Gazanfer Ağa'nın rüşvet aldığı ortaya çıkar. Padişah idam fermanını çıkarır ve Gazanfer Ağa cellatların elinde can verir. Osmanlı Devleti'ndeki geleneklerden biri de, idam edilen kişinin üstünden çıkan her şey onu idam eden cellatın olması geleneğiydi. Hatta cellatların bu eşyaları satması için birkaç ayda bir cellat pazarı kuruluyordu. İdam edilenler genelde üst düzey devlet adamları olduğu için bu pazarda çok değerli eşyalar çok düşük fiyatlara satılırdı. Düşük fiyatta satılmasının sebebi oradaki mallara uğursuzluk gözüyle bakılmasıydı.

Gazanfer Ağa'nın saati artık idam edenin eline geçmişti. Paşalar bu gösterişli saatin çok değerli olduklarını bildiği için ilk yapılan cellat pazarına büyük katılım oldu. Nitekim saati almayı başaran Tırnakçı Hasan Paşa oldu. Fakat iki ay sonra Hasan Paşa'nın cellatlar tarafından boynu vuruldu ve saat yine cellatların eline düştü.

Bir sonraki pazarda saati Kasım Paşa aldı. Fakat saatin laneti devam etti ve Kasım Paşa bir ay sonra cellatların elince can verdi. Bundan sonra ise saat birçok paşanın eline geçmiş ve hepsi de idam kararı ile cellatların elinde can vermişti.