Cinci Hoca olarak tanınan Karabaşzade Hüseyin Efendiyi biraz araştıracak olursanız, sizi hayrete düşürecek bir hayatla karşılaşırsınız. Padişah Deli İbrahim zamanında Safranbolu’dan İstanbul’a, Saraya gitmiş, orada üfürükçülüğü, cinciliği ve padişaha hazırladığı cinsel gücü artırıcı macunlarla inanılmaz bir yükseliş yakalamış, Kazaskerliğe kadar yükselmiş, bu arada inanılmaz bir servet sahibi olmuştur. Biriktirdiği akçelerin daima tertemiz olmasına dikkat ettiğinden, halk arasında o zamanlar temiz ve parlak paralar için “cinci parası gibi” tabiri kullanılır olmuştur. Fakat Yeniçerilerin Deli İbrahim’i öldürerek yerine 7 yaşındaki oğlu Mehmet’i geçirmesiyle saltanatı(!) sona ermiştir.Tüm servetini tekrar devlete kaptırmış ve yaptıklarının cezasını başıyla ödemiştir.

Altından geçen su yolu üzerine galeri şeklinde yapılmış kemerler üzerine oturmakta olan Cinci Han,Cinci Hamamı ve han ile hamam arasındaki 50 dükkan 17. yüzyılda Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselen Safranbolulu Cinci Hoca tarafından yaptırılmıştır.

Cinci Hoca,"Cinci Hüseyin Efendi","Karabaşzade Hüseyin Efendi" veya "Kazasker Hüseyin Efendi" adlarıyla da bilinir."Sultan I. İbrahim zamanında güçlenen ve zenginlesen Cinci Hoca’nın bu iki yapıyı 1645 tarihinde yaptırdığı annesi Hamide Hatun adına kurdurduğu vakfın düzenlediği bir vakfiyeden anlaşılmaktadır. Sultan İbrahim’in saltanatında (1640-1648) saray üfürükçülüğü yapmış,bu kısa dönemde İstanbul’da etkili olmuş bir hocadır.

Safranbolulu Karabaş İbrahim Efendi zade Şeyh Mehmed Efendi'nin oğlu olan Cinci Hoca, gençliğinde İstanbul’a giderek Hüseyinefendizade Şeyh Mehmed Efendi'nin "darü'l-üftadesi"ne girdi.Epeyce bir zaman medrese derslerini izledi. Osmanli Sarayı’nda "kıraat-i azime"de bulundu ve Sultan İbrahim’i rahatlattı.

Padişah, bir fermanla da kendisini mülazimlik ve kırklı müderrisliği üstüne altmışlı sahn müderrisliği verdi. 1641-1643 arasında hızla yükselerek Süleymaniye müderrisliğinden Galata Kadılığı’na geçti.1644'te muallim-i sultani (padişah hocası) oldu. Kazasker Kara çelebi zade Mahmut Efendi'nin kızıyla evlendi.

1644'te Anadolu Kazaskerliğini elde etti. Galata Kazası kendisine arpalık olarak tahsis edilen,kısa aralıklarla dört kez Anadolu Kazaskerliğini yapan Cinci Hoca, giderek etkinlik kazandı. Sultan I. İbrahim döneminde saray entrikalarında, Osmanlı’nın iç ve dış siyasetinde sözü geçen birkaç kişiden biriydi.

Cinci Hoca, 1647'de gözden düşüp İzmit’e sürüldü. Bağışlanarak İstanbul’a dönmesine izin verilse de Sultan I. İbrahim 1648'de tahtan indirilince Paşa Kapısı’nda tutuklandı. Tüm çiftliklerinin, mülklerinin tapuları iptal edildi. Aynı yıl idam edilerek hayatına son verildi.

Osmanlı Tarihi'nin en çalkantılı dönemlerinin birinde yasamış olan Cinci Hoca’nın hayatı ve yaptıkları hakkında oldukça fazla spekülasyonlar vardır. Gerek yaşadığı dönemde gerçeklesen olaylar, gerek çok kısa sürede Osmanlı Sarayı’nın en önemli kişilerinden biri haline gelmesi, gerekse de kendine özgü kişiliği nedeniyle tarihçilerin, siyaset bilimcilerin, edebiyatçıların ve sinemacılarının özel ilgi alanlarından biri olmuştur ve olmaya devam etmektedir.