İkinci Dünya Savaşı’nın üçüncü yılı olan 1941 yılının mart ayında, Avrupa’nın Fransa dahil, Norveç dahil büyük kısmını işgali altına alan Hitler orduları Balkanlara da girer. Romanya’dan geçerek Bulgaristan’ın da izniyle güneye iner, Yunanistan’a doğru ilerler. Türkiye açısından bakıldığında, hedefin Türkiye olması muhtemeldi. Zaten, savaş sonrasında Alman arşivlerindeki belgeler incelendiğinde şu görülecekti: Alman Genelkurmay’ı o sırada, Türkiye’yi de işgal ederek doğudaki ve Ortadoğu’daki diğer hedeflerine yönelmek için planlar hazırlamıştı.
Türkiye bu ihtimale karşı Trakya’da çok yoğun savunma önlemleri almıştı. ‘Çakmak hattı’, ‘Çatalca hattı’ deyimleri, o dönemi yaşayanların hatırlarındadır. Eğer Alman orduları Bulgaristan’dan Türkiye’ye geçmeye teşebbüs ederlerse her türlü direniş hareketi gösterilecekti. Ayrıca Alman birlikleri Trakya’da başarılı olursa, İstanbul boşaltılacak, nüfusunun bir kısmı Anadolu içlerine gönderilecek ve İstanbul ordu tarafından sonuna kadar savunulacak.

İşte, Türkiye’nin bu planlamalar ve hazırlıklar içinde bulunduğu bir sırada Hitler’den İnönü’ye ‘3 Mart 1941’ tarihli bir mektup geldi. Hitler mektubu, özel treninde yazmış ve Ankara’ya özel kuryeyle göndermişti. “Ben sizin ülkenize saldırmayacağım” diye sözlü güvence veriyordu. Nazik bir üslup içinde, Bulgaristan’daki askerlerini Türk sınırına yaklaştırmayacağını bildiriyordu.

Fakat bunun yanında bir de gözdağı veriyordu. Şöyle: Bu güvence, “Türk hükümeti bizi bu tutumumuzu değiştirmeye mecbur edecek önlemler almaya yönelmezse...” geçerli olacaktı...

Buna İnönü 12 Mart 1941 günü cevap verdi. Cevap da, İnönü de nazik kelimelerle, fakat kesin bir şekilde, Türkiye’nin kendini savunmaya kararlı olduğunu belirtiyor, Hitler’in verdiği güvenceye teşekkür ediyor, aşağı yukarı aynı ifadeyle o da gözdağı veriyordu:  Türkiye’nin de, Alman birliklerine karşı tutumu ‘aynı şekilde’ olacaktı. Ama tabii, o güvence de ancak “Alman hükümeti, Türk hükümetini, bu tutumunu değiştirmeye mecbur edecek önlemler almaya yönelmediği sürece...” geçerli olacaktı.

Bugün burada mektupların metinlerini aşağıdaki sütunlarda yayınlıyorum. Milliyet’teki ilk yayınlanışı sırasında da belirtmiştim. Bunu inceleyen bir Alman araştırmacı (Lothar Krecker), Türk-Alman ilişkilerini inceleyen bir araştırmasında bu mektuplaşma için özetle şu yorumu yapmıştı: “O sıralarda kudretinin zirvesinde olan Hitler, bu gibi sözlere nadiren muhatap olmuştu. Ondan sonra, Türkiye’yle ilişkilerinde daha dikkatli olma gereğini hissedecekti.”