Avrupalıların eskiden yaptıkları en ilginç işlerin başında ölüm fotoğrafçılığı gelirdi. Latince kökenli olan “Post" ve "Mortem" sözcüklerinin birleşiminden meydana gelen Post Mortem,“ölümden sonra" demektir. Türkçeye "ölüm sonrası fotoğrafçılığı" şeklinde tercüme edilebilecek, kişilerin öldükten hemen sonra fotoğrafını çekilmesiyle icra edilen fotoğrafçılık akımıdır. Bu fotoğraf türü, "memento mori" (ölümü hatırla) fotoğraf diye de bilinir. Günümüzde bir tabu olarak görülse de, 19. yüzyılda oldukça popüler olmuştur.

Post-mortem fotoğrafları, ölen kişiyle son bir anı olması için çekilen fotoğraftır. 19. yüzyılda fotoğraf çektirmek oldukça lükstü. Fakat yakınlarını kaybeden insanlar ilginç bir geleneği sürdürerek cansız bedenlerle fotoğraf çekiliyorlardı. Üstüne üstlük bu durum, Avrupa ve Amerika’da oldukça yaygındı. Konunun kaynağı, 15. yüzyıla dayanıyordu. O zamanlar ressamlar, ölen rahiplerin resimlerini çiziyorlardı. Şimdi geriye dönüp baktığımızda bu biraz çılgınca görülebilir. Fakat ölü kişinin yakınları ölünün resminin çizilmesindense fotoğraf çektirmeyi tercih ederlerdi. Özetle amaç ölen kişinin ardından son bir anı bırakmaktı.

Yaşadığımız çağa göre delilik olarak görülebilir, ancak ölen kişiden kalan maddi bir anı, onun son halini gösteren bir kağıt parçası da olsa kalıcılığını kaybetmeyecek bir belgeydi. O yıllar fotoğrafçılığın çok pahalı olduğu yıllardı ve insanlar fotoğraf çektiremiyorlar ya da portrelerini yaptıramıyorlardı. Ölen kişilerin çoğunun başka hiçbir resim ya da fotoğrafı olmadığı için aile bireyleri hatıra kalması amacıyla ölülerini canlı gibi giydirir, süsler ve genelde diğer aile bireyleriyle birlikte poz verdirirlerdi. Tabi bunların yanında herkese normal gelen savaşta ölmüş insanların fotoğrafları da her kültürde bulunmaktadır ve ölülerle poz vermekten daha olağan görülür.

19. yüzyılda fotoğraf teknolojisinin ilk ürünlerinden biri olan daguerotip’in icadıyla yas ritüelleri kapsamında, ölü yakının fotoğraflarının çekilmesi -yani post-mortem fotoğrafçılık- Avrupa’da ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde çok yaygın bir hal almıştı. Post-mortem fotoğraf geleneği, kaybedilen kişinin anısını yaşatmak üzere ailesiyle çekilen son bir fotoğrafa olanak sağlamaktaydı. Hafızalarda “sonsuza dek" yer etme iddiası taşıyan bu fotoğraflar, özellikle Victoria Döneminde detaylı ve dikkatlice tasarlanan matem uygulamalarının bir parçası haline gelmişti.