Hazret-i Dâvut -aleyhisselâm- Kudüs’te doğmuş, tahmînen 100 yaşında vefât etmiştir. Nesebi, Yahûda bin Ya’kûb bin İshâk bin İbrâhîm’e dayanır. Kendisine hem peygamberlik hem de hükümdarlık verilmiştir. Târihçilere göre hükümdarlığı tahmînen M.Ö. 1015-975 yılları arasındadır.

KUR’AN’DA HZ. DAVUT

Hz. Davut’un adı Kur’an’da 16 yerde geçer. Kur’an’da Allah’ın Davut’a krallık ve bilgelik verdiği, Davut’a demiri işleme sanatını bahşedip ondan bedeni koruyan örtüp koruyan zırhlar yapma yeteneği verdiği, Davut’un Talut(Saul) ile girdiği bir savaşta güçlü bir dev olan Câlût’u(Goliaht) öldürdüğü, Allah’ın bazı peygamberleri diğerlerinden üstün kıldığı ve Davut’a Zebur’u verdiği, onu ve soyunu dünyaya hakim kıldığı, Davut’un koyunlarla ilgili ihtilafa düşen iki ortağın davasında yargıçlık ederek adalet konusunda düştüğü çelişkiden kurtulmasının sağlandığı, dağların ve kuşların Davut’la Süleyman’ı yücelttiği ifade edilir. Kuran’da kral Şaul’un adı Tâlût olarak geçer.

İslâm geleneğinde Davut’un sesinin çok güzel olduğu söylenir. “Dâvûdî ses” deyimi buradan gelmektedir. “Doğrusu biz akşam sabah onunla (Davut Aleyhisselam) beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi O’na yönelmiştir.” (Sâd; 18-19) Bir sonraki ayet-i kerimede de; “Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik” denilmektedir. Diğer bir ayet-i kerimede ise “Andolsun, Davut’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, dedik. Ona demiri yumuşattık.” (Sebe’; 10) Yine bir gün oruç tutup bir gün tutmamaya da ”Dâvudî orucu” denmektedir. Allah katında en sevimli orucun Davut’un orucu olduğu belirtilir.