Ülkeleri, siyasi partileri, şirketleri, spor kulüplerini, sivil veya resmi organizasyonları önce başarıya, sonra felakete aynı kişi götürür. Bu kişi kurumun veya sistemin başında olan liderdir. Lider, yönettiği kurumun kültürüne damgasını vurur. Liderin kişiliği ve duygusal dalgalanmaları, birlikte çalıştığı kişilerle olan ilişkisini etkiler. Bu etki de, hem kurum iklimi hem de yakın çevresinde olanların yaşam kalitesi ve ruh sağlıkları üzerinde önemli ölçüde rol oynar. Çalışanların ruh sağlığı açısından en önemli tehdit, narsistik bir liderle çalışmak ve onunla uzun saatler geçirmektir. Ben bu yazıyı hazırlarken çok az referans kullandım. Yazı temel belirtilerin tanımlanmasının ötesinde, hemen bütünüyle kendi yaşam yolculuğumun farklı yollarında tanıma fırsatı bulduğum kişilere, yaşantılara ve gözlemlere dayanmaktadır. Hiç şüphesiz bu belirtilerin hepsinin bir tek kişide toplanma ihtimali çok düşüktür. Bazı belirtiler ise belirli ölçüde herkeste bulunabilir. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin bütün Dünyada referans alınan tanı kitabında da, “narsistik” tanısını almak için temel dokuz belirtinin en az beş tanesine sahip olmak, koşulu belirtilmiştir.

Bütün insanlar “beğenilmek ve takdir edilmek” ister. Bu insanın doğasından gelen bir özelliktir. Ancak narsist kişilerde bu özellik varoluşun merkezini oluşturur. Narsist kişiler takdir görme istekleri nedeniyle çok çalışır, meşguliyet alanlarını, hayatın bütün cephelerini ihmal edecek şekilde, hayatlarının tek amacı haline getirirler. Bu nedenle de çok kere fark edilir, takdir edilir ve yükselirler.

Tutku ve odaklanmayla yürütülen çalışmaların sonucunda kişi, başında olduğu kurumu veya sistemi ileri götürür. Bu gelişme kişinin kendi beceri ve değerlerine olan inancının yükselmesine ve bunun sonucunda kendisine olan güveninin ve hayranlığının üst düzeye çıkmasına neden olur.