Çağları aşan zekâsıyla her bir yapıtı ve icadı asırlardır konuşulan bir dâhi Leonardo da Vinci. Öyle ki, eserleri ve hayatı üzerine yapılan çalışmaların, keşfedilen sırların sonu gelmiyor...

Büyük ustanın "Son Akşam Yemeği" ise onun üzerinde en çok çalışılan, en çok merak edilen, en çok hayranlık uyandıran eserlerinin başında geliyor.  Son Akşam Yemeği muhtemelen tahmin ettiğinizden çok daha büyük bir resim. Eser 4.5 metreye 8.8 metre ölçülerinde.

Da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" aynı zamanda Aşai Rabbani Ayini'nin doğuşunu temsil ediyor. Ne demek bu? Hz. İsa'nın yakalanıp, çarmıha gerilmesinden hemen önceki yemeği anlatan bu mesel, Da Vinci'nin yorumunda Hz. İsa'nın kendini insanlık için kurban edişinin temsil edildiği Aşai Rabbani Ayini doğuşunu gösteriyor.

"Son Akşam Yemeği" bir fresk değil! Görselde bir fresk örneği yer alıyor. Peki "Son Akşam Yemeği" bir fresk değil derken ne demek istiyoruz? Freskler duvarın üzerine ıslak sıva tekniği ile yapılan resimlere deniyor. "Son Akşam Yemeği" ise böyle yapılmadı. Da Vinci başyapıtı için kendi resim tekniğini geliştirdi. Bir tür duvar üzerine sulu boya olan bu teknikle, Da Vinci arzuladığı her detayı yansıtmayı başardı.

Ancak Da Vinci'nin tekniği zamana direnmek konusunda başarılı olamadı ve resmin orijinalinden eser kalmadı. Da Vinci'nin kullandığı teknik sanatsal açıdan her ne kadar başarılı olsa da zamana direnme açısından hayli başarısız oldu. 16. yüzyılın ilk döneminden itibaren resimde bozulmalar yaşanmaya başlandı.

50 yıl sonra ise pullanma ve çürüme dolayısıyla eserin ihtişamı iyice kaybolmaya başladı. İlk dönem restorasyon çalışmaları ise resmi daha da kötü bir hâle getirdi. 2. Dünya Savaşı da resmin bozulma sürecini hızlandırdı. En sonunda 1980 yılında başlayan ve 19 yıl süren bir restorasyon çalışmasına başlandı. Bu çalışmanın sonunda, resmin orijinal hâlinden eser kalmadı.

Resmin en başarılı olduğu noktalardan biri sahip olduğu perspektif. Da Vinci, dramatik yoğunluğu arttırabilmek ve doğru perspektifi yakalayabilmek adına, çekiç ve çivi kullanmış. 1652 yılında yapılan restorasyon sırasında resmin altına eklenen kapı girişi dolayısıyla Hz. İsa'nın ayaklarının olduğu bölüm tamamen kayboldu.